ein BildGÜZEL İZMİR

   
 
  BALIK VE RAKI


      
 
ein Bild

  

  Eski adıyla Punto, şimdiki Alsancak. Bir zamanlar Levantenlerin, Rumların, Ermenilerin ve zengin batılıların oturduğu semtte. Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nin iki tarafında uzanan sokaklar, o dönemden kalma yapılarla bezenmiştir. 1448 Sokak... Eskiyi anımsatan lambalarıyla da dikkat çekiyor. 1435 Sokak; Dönerciler Sokağı olarak da bilinen bu sokak İzmir'in ünlü mekânlarına ev sahipliği yapar: Altın Kapı, Bolulu Hasan Usta, La Mer, Sofra Et Special, Rumeli Börekçisi. İzmir'in en dar sokağı Dantel Sokak, 1453 Gazi Kadınlar Sokağı... Burada her cadde denize açılır. Buradaki tarihi doku şöyledir: "Rumlar kaçarken Konak'ta Türklerin oturduğu yerleri yakmışlar. Burada kendileri oturduğu için evler de sağlam kalmış." Daha çok entellerin takıldığı 1482 Sokağı geride bırakırsanız  İzmirlilerin deyimiyle 'eşek imbatına' yüzünüzü dönersiniz, denize doğru ilerlersiniz.

 

    Alsancak dışında Konak, Kemeraltı Çarşısı, Tarihi Kemeraltı Çarşısı. Şu an moda merkezi olan Mimar Kemalettin Caddesi'ne giderseniz. bu cadde, yangın alanları üzerinde, 1925 yılında René ve Raymond Danjer'ın hazırlamış olduğu plana göre gerçekleştirilmiş ilk caddelerden biri. Tüm giyim sanayinin büroları burada. Kemeraltı Kıvrıla kıvrıla giden daracık sokaklar görülmeye değer. Kuyumcular, zeytinciler, basmacılar, ayakkabıcılar, dericiler, eski hanlar, kapı pervazları, eski kapı tokmakları, İzmir'in meşhur kumrusu... Cami ve havralar bir arada... Bolulu Hasan Usta Süt Tatlıları'nın merkezi de burada. Bu meşhur tatlıcının karşısındaki camide cuma namazı sonrası halka lokma dağıtılır. Çarşıda gezenlerin uğrak yerlerinden biri de Kızlarağası Hanı Çuha Bedesteni'ndeki Acı Kahve. Burada içtilen çayın tadını unutmak mümkün değildir.

 

      Mithatpaşa, Üç kuyular, Basmane gezip görebildiğiniz yerler arasında. Mithatpaşa'da Dario Moreno'nun yaşadığı evin bulunduğu sokağa geldiğinizde müthiş bir yapı karşılari: Asansör... Tarihi Asansör Kulesi 1907 yılında, Nesim Levi Bayraklıoğlu adlı bir Musevi tarafından, Mithatpaşa Caddesi ile tepedeki Halil Rıfat Paşa semtleri arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla inşa edilmiş. Kule 58 metre yüksekliğinde. 1983 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek 1993 yılında halka açılır. Asansörle terasa çıktığınızda Teras Cafe ve Asansör Restaurant karşılıyor sizi. Asansör Restaurant Türk ve dünya mutfaklarından seçmeler sunuyor. Özellikle iş adamları ve resmi erkânın tercih ettiği nezih bir yer... Terasın sağ ve sol tarafı nefis bir İzmir manzarasına olanak sağlıyor. Dolayısıyla, Kadıfekale'den sonra İzmir'i tepeden seyretmek isteyenler in de uğrak yeri burası. İzmir'de görmeniz gereken yerlerden biri de İzmir mutfağından seçtiğimiz yemeklerle sizi baş başa bırakıyoruz.


ein Bild

 

      İzmir mutfağı denince önce deniz ürünleri geliyor akla. trança çorbası, , mantarlı karides güveç, , kalamar dolma, ve midyeli pilav. Kordon'da gezinti modasına uyup akşam, İzmir'in meşhur sütlü balığını yemek için bir restorana girin. Lagos balığı ile hazırlanan sütlü balığın yanı sıra masaya bir de fesleğen soslu balık kavurması isteyini. İzmir'de balık ve deniz ürünleri üzerine müthiş bir mönü çıkar  karşınıza. Tuzda lagos, subye, balık köftesi, sardalye buğulaması, asma yaprağında barbunya ya da sardalye, midye kızartması, midye dolması, dilbalığı fileto şiş, kâğıtta sardalye, kefal balığıyla hazırlanan kakavya, papalina balığından yapılan papalina tavası...  Sütlü balık yememek  olmaz. Lagos balığı ile hazırlanmış. Fesleğen soslu balık kavurması da bir harika. Yağda hafif kızartılmış lagos filetolar tereyağı, domates, yeşilbiber, krema ve fesleğen ile damağımızda derin izler bırakıyor.

 

BALıK SAĞLıKTıR:
Balıkta şeker,karbonhidrat yok denecek kadar azdır.Protein açısından ise son derece zengindir.Bu özellikleriz nedeniyle son derece sağlık lı bir yiyecektir.Yüz gram yağlı balık yakla şık 22 gram, yağsız balık ise 10 gram protein içerir.Balık aynı zamanda proteininden en çok faydalanı lan be sin türüdür.Insan vücudu bu proteinin %93'ün den faydalanır.Bu oran kırmızı etlerde ve diğer be yaz et lerde çok düşüktür.Balık az karbonhidrat içermesi nin yanısıra madensel tuzlar ve mineraller açısın dan son derece zengindir, bol miktarda fosfor, kalsi yum, iyot ve flor içerir.Balık eti A,B1,B2 ve D vitaminleri açısındanda zengindir.

 

Balığın taze ya da bayat olduğu nasıl anlaşılır?
Balık ne kadar taze olursa o kadar makbul, o kadar lezzetli olur.
Balığın taze olup olmadığını inceleyerek anlayabilirsiniz. Taze
balığın; derisinin parlak ve canlı olması, gözlerinin bombeli, solungaçlarının parlak, karın zarı çevresindeki etin mavimtrak ve parlak olması gerekir. Ayrıca, taze balığın eti sıkı, iç organları parlak kırmızı, solungaçlarında ise deniz yosunu kokusu olur. Eğer balığın derisinin rengi soluk, gözleri çukurlaşmış, rengi sararmış,eti gevşek ve üzerinde ekşi bir koku hakimse aldığınız balık bayat demektir.

 

Taze balık aldığınızdan eminseniz, hazırlarken şunlara dikkat etmelisiniz: Taze balıkları suyun dışında bir ya da iki saatten fazla oda sıcaklığında tutmamalısınız. Eve gelir gelmez de pullarını ve içini hemen temizlemeli, yıkamalı ve iyice kurulamalısınız. Sonra da plastik bir kutuya yerleştirip buzdolabına koymalı ve hemen yiyemiyorsanız, 48 saat içinde tüketmelisiniz.

 

SIYAH ETLI-BEYAZ ETLI BALıKLAR:Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz,her geçen gün artan çevre kirliliğine rağmen balık çeşitle ri açısından son derece zengin bir ülkedir.Deniz ba lıkları siyah etli-beyaz etli,yerli ve göçme olarak sı nıflara ayrılırlar.Beyaz etli balıkların sindirimi siyah etlilere nazaran daha kolaydır.Jelatin içerdiklerinden haşlamaya elverişlidirler.Tavası, ızgarası, yağlı ol dukları mevsimlerde de ızgarası yapılır.Bunlara ör nek olarak barbunya, tekir, levrek, kefal, lüfer,kal kan, mercan, çipura, dil, pisi ve kırlangıçı gösterebili riz.Torik,palamut,uskumru,kolyos,kılıç,hamsi,sa r dalya,gümüş gibi balıklarda siyah etli balıklar sınıfı na girerler.Bu balıklar beyaz etlilere nazaran daha yağlıdırlar ve daha az jelatin içerirler.Bu nedenle haş lamaya uygun değillerdir ve hazımları daha zordur.

Pişirme teknikleri
Balık yemeyi seviyorsanız sunduğumuz püf noktaları ızgara, haşlama ve kızartma yaparken mutfakta sizlere kolaylık sağlayacak.

Taze balıklar kısa sürede pişirilmelidir. Bu sayede tüm lezzetlerini muhafaza edebilirler. Örneğin ızgara ve haşlama tekniğiyle pişirmek idealdir.

Izgara: İri ve yağlı balık seçmekte fayda vardır. Yoksa ızgaraya yapışır, çıkartması zor olur. Izgara yapmadan yaklaşık 2-3 saat soğan suyu ve zeytinyağı sürülüp bekletilirse daha lezzetli olur. Daha çabuk pişirilmesi için balığı parçalara bölüp şişe de geçirebilirsiniz. Pişirirken çatlamaması için iki yanını bıçakla çizin.

Kızartma: Kızartma yaparken büyük balıkları dilim halinde, küçük balıkları bütünüyle kızartın. Kızartmalık balığın daha lezzetli olması için önce biraya batırın, sonra unlayın. Unlamadan tavaya atarsanız, balık anında yapışacaktır.

Haşlama: Haşlama için kırlangıç, kefal, levrek gibi beyaz etli balıklar seçilir. Balığı soğuk suya atın ve kaynamaya yakın sıcaklıkta pişirin, yoksa dağılır. Kapalı bir kapta pişirin. Kokusunu alması için suyuna biraz havuç, kereviz, soğan atın. Balığın eti kılçığından ayrılıyorsa pişmiş demektir. Yenileceği zaman suyunu dökün.

BARBUNYA
denizlerimizin bu tatlı balığı genellikle ege ve akdenizde bulunur. Yeni bir balık türü olan barbunya sıcak ve ılık denizlerin kıyıya yakın olan kumlu ve çamurlu deniz diplerinde, az olmakla berebar kayalık yerlerde yaşar. Genelde 17 ila 20 cm arasında olup nadiren 40 cm ye kadar çıkar. Kaya barbunyası, kum barbunyası, ot barbunyası ve paşa barbunyası diye dört çeşiti vardır. Bunların içinde en makbulu kaya barbunyasıdır. Sırtı kırmızı ve karın kısmı beyaz olan kaya barbununun sırtında hiç gri leke bulunmaz. Kum ve ot barbunyasında ise sırt gri ile kırmızı renklerin karmaşası halindedir. Paşa barbununun her iki yanında çeneden kuyruğa doğru sarı bir şerit bulunur. Tekir ile çok karıştırılan bu balığın en lezzetli zamanı temmuz ve ekim ayları arasıdır. Bu süre zarfında tavası, ızgarası ve kağıtta kebabı çok güzel olur. Tekirden en büyük farklılığı kafasının daha uzun oluşudur. Tekirin kafası küttür ve çene altında iki sakalı bulunur.
TEKİR
Barbunyaya çok benzeyen be yakın akrabası olan bu balık bütün denizlerimizde avlanır.
Karadeniz ve marmarada avlanılanlar 6 ila 10 cm arasındaır. Ege ve akdenizde ise boyları barmunyayı yakalar. Çene altı bıyıklarının uzunluğu, küt kafası ve birinci sırt yüzgecindeki sarı-siyah benekleri ile barbunyadan ayrılır. Dört mevsim yenebilecek bu balığın en lezzetli zamanı, aynen barbunyada olduğu gibi temmuz-ekim ayları arasıdır. Tavası ve kağıt kebabı çok güzel olur.
ÇIPURA
Egenin meşhur yerli balığı olan ve küçük sürüler halinde gezen çipura son yıllarda çiftliklerde de üretilmeye başlanmıştır. Çipura elips biçiminde yassı vücudu, beyaz karnı, koyu gri sırtı ve pembemsi yanakları ile tanınır. Atlas okyanusu, kuzeybatı karadeniz, ege ve akdenizde bulunur. Bir zamanlar marmara denizinde de yakalanan ve alyanak adı ile tanınınan bu balığın malesef nesli tükenmiş durumdadır. Genelde 20 ile 35 cm arasındadır. Ancak 6-7 kg ' ya varanlarına da rastlanmıştır. Her mevsimde zevkle yenebilen bu balığın ızgarası, buğlaması, çorbası, fırnını çok güzel olur. Izgara için ideal büyüklük 250 ila 350 gramdır. Daha büyüklerinin fırında pişirilmesi tercih edilmelidir. Buğlama ve çorba için her boyu kullanılabilir. Tadı nefis olan bu balığı katkısız, yani ızgara veya fırında yenmesi tercih edilmelidir. Isparaz ve lidaki bu türün küçük çeşitleridir.
KARAGÖZ
Çipuranın yakın akrabası olan karagöz elips şeklinde, yassı, gümüşi pulları olan yerli bir balıktır. Baltabaş, sivri gaga, sagos ve mırmır gibi çeşitleri vardır. Ortalama 20-25 cm , en 50 cm boyunda olur. Yazın taşlık ve yosunluk, midyesi bol yerlerde yaşar. Kışın derin sulara çekilir. Her mevsimde yenebilen bu balık, özellikle mayıs-temmuz ayları haricinde daha yağlı ve lezzetlidir. Aynen çupura gibi ızgarası, buğlaması, fırnını ve çorbası çok güzel olur. Bir kg ve daha büyüklerinin fırını tercih edilmelidir.
DİL BALIĞI
Dil balığı da yerli balıklarımızdan olup ege ve akdenizde bolca yakalanır. Her mevsimde yenebilir. En lezzetli zamanı kasım ile şubat ayları arasıdır. Tavası çok güzel olur. Irilerinden fileto çıkarılıp şiş veya salçalı fileto yapılabilir.

SARDALYA
hamsinin yakın akrabası sardalya sürüler halinde yaşar ve kıyılar boyunca göç eder. Hamsi gibi ticari değeri çok yüksek bir balıktır. 1988 yılında 90 bin ton ile hemen hamsiden sonra yer alır. Kurutularak, tuzlanarak hatta balık yağı ve balık unu elde etmekte kullanılır. Sardalya adı konserve işleminden dolayı konserve ile özleşleşmiştir. Hatta ringa konservesine de aynı ad verilir. Sardalya akdenizde 15-20 cm dolaylarındadır. Okyanusda ise 30 cm kadar büyürler. Hamsi karadeniz için ne ise sardalya da portekiz, ispanyanın atlas okyanusu kıyıları, sicilya ve malta için aynı şeydir. Bu ülkelerde bir çok yemek sardalya üzerine kurulmuştur. Ülkemizde kuzey egede bolca yakalanan sardalyanın en lezzetli mevsimi temmuz-ekim aylarıdır. Bu sürede çeşitli ızgaraları, fırnını ve kağıt kebabı, buğlaması ve plakisi yapılabilir. Kasım-haziran arasında ise ancak plaki ve buğlaması yapılabilirse de bir önceki döneminki kadar lezzetli olmaz. Sardalyanın küçüğüne papalina tabir edilir; ayıklamadan yemeği yapılır. Tirsi ise sardalya azmanıdır. Kıl tarzında çok kılçığı vardır ve sardalya kadar lezzetli değildir.
USKUMRU

 

Fesleğen: Yengeç, istakoz ve karides gibi kabuklu deniz ürünlerinden yapılan yemeklerde.

Defne yaprağı: Bilumum balık buğulamalarında, haşlamalarda, balık şişte.

Keraviye: Buğulama, haşlama ve dolmalarda.

Zencefil: Şark usulü bütün balık yemeklerinde, kavurmalarda, istakozda, sos yapımında, midyede.

Köri: Uzakdoğu balık yemeklerinde, zencefile alternatif olarak (zaten içinde zencefil vardır).

Mercanköşk: Balık yanında sunulan tereyağında, soslarda ve dolmalarda.

Hardal: Toz halinde güveçlerde, yapılmış olarak yengeçle.

Muskat: Yengeç ve istakozla.

Nane: Balık ızgaralarda, balık çorbasında, jumbo karides tavada.

Paprika: Dolma ve güveçlerde.

Maydanoz: Balık yanında sunulan tereyağında, soslarda (özellikle limon sosunda), dolmalarda.

Karabiber-beyaz karabiber (tane ve toz): Bütün balık ve deniz ürünü yemeklerinde marine etmek ve tatlandırmak için.

Kırmızı biber (toz veya pul): Buğulama ve haşlamalarda, çorbalarda, güveçlerde.

Adaçayı: Dolma ve güveçlerde.

Kekik: ABD'de bütün deniz ürünleri ile birlikte.

Tarhun: Fırın ve soslu balık yemeklerinde.

Biberiye: Tadı nispeten yavan olan balıkların fırın, soslu fırın, kavurma ve yahnilerinde.

Sarımsak: Buğulamalarda, soslarda, kavurmalarda, çorbalarda, zeytinyağlı soslarda.

Ceviz: Tarator ve benzeri soslarda.

Badem: Cevizin kullanıldığı yerlerde alternatif olarak.

Kapari: Turşu halinde buğulamalarda.

 

ein Bild

BALIK VE RAKI AMA RAKI........

 

içmesini bilene
zevk-u sefadır rakı
içmeyi bilmeyene
cevr-ü cefadır rakı.

bir münasip mikdarı
muhabbet anahtarı
kaçırırsan ayarı
cana ezadır rakı.

ne dert kalır ne keder
içeni mesut eder
içebilirsen eğer
ruha ciladır rakı.

ham ervahsan yanaşma
arifsen ondan şaşma
iç ama haddin aşma
ferahfezadır rakı.

yarattığı ahengi
ne saz verir ne çengi
terbiyenin mihengi
dense sezadır rakı.

beyaz peynir domates
yanına bir kavun kes
çiğköfteyle ne enfes
bir iptiladır rakı.

biraz tuzlu leblebi
kadehin billur lebi
dudakları öpmeli
yoksa hebadır rakı.

ehl-i kemal olana
zevkle hemhal olana
sohbette tad bulana
yarı vefadır rakı.

mis'ten ala kokusu
ana sütü gibi su
şu ki sözün doğrusu
müstesna ma'dır rakı.

dost bezminde sohbete
neşe-i muhabbete
her manevi lezzete
bir vasıtadır rakı.

nükte, cinas anlayan
ahengi bezme uyan
içip zırvalamayan
işte o'nadır rakı.

eşşek içince zırlar
köpek içerse hırlar
kedi içse tırmalar
insanlaradır rakı.

al kadehi eline
dokun gönül teline
muhabbet alemine
bir merhabadır rakı.

adabı, erkanı var
zamanı, mekanı var
kimin ki izanı var
o'na şifadır rakı.

gönül dargınlarına
vefa kırgınlarına
hayat yorgunlarına
haza devadır rakı.

mirkelamoğlu der ki
had bilmezsen eğer ki
öyle rüsva eder ki
başa beladır rakı.

 


 

ein Bild

 

 

 

kolyosa çok benzeyen ve sürüler halinde dolaşan göçmen bir balıktır. Denizlerimizde 30 cm civarında olan uskumru kuzey denizinde 50 cm ye kadar büyür. Yaz aylarını karadenizde geçiren uskumru eylül ve ekim aylarında marmaraya iner ve kışı burada geçirip yumurtlar. Mart ila haziran aylarında da karadenize döner. Uskumru büyüklüğüne göre üç değişik ad ile adlandırılır. En küçüğü kalinaryadır. 20-25 cm civarında ve yağlı olanları uskumru, dönüş uskumrusu ise çiroz olarak adlandırılır. Yazın yakalananlara ise lipari denir. En lezzetli olduğu dönem eylül ayından yumurtlamaya başladığı ocak ayı sonuna kadardır. Bu süre içinde ızgarası, kağıt kebabı, dolması, köftesi ve tuzlması çok güzel olur. Bu mevsimlerde yağlı olduğundan tavası tavsiye edilmez. Şubattan itibaren yağını kaybetmeye başladığından tavası yapılabilir. Yazın yakalananlar ise plaki ve tava için uygundur. Ilkbaharda karadenize dönüş yapan çirozlar kurutulur. Esas adı çiroz kurusu olan bu kurulmuştur balığa geçen zaman içinde ismi kısaltılarak yalnızca çiroz denmeye başlanmıştır. Uskumrunuın koryostan önemli farkları aşağıdadır. 1-uskumru ile koryosun sırtı desenleri biribirine benzemekle birlikte koryosun rengi koyu, uskumrunun ise açıktır. 2- uskumrunun kuyruk çatalının içi boş ve iki çizgiden ibaret bir v harfi tarzındadır. 3-uskumrunu gözleri neredeyse toplu iğne başı kadar küçük, kolyosun ise iridir.
KOLYOS
uskumruya çok benzeyen bu balık uskumru ile berebar sürüler halinde göç eder. Ayrıca marmara ve ege denizinde yerli türleride bulunur. Tadı uskumruya nazaran oldukça yavan olduğundan genelde tavası yapılır. Ocak ayı en yağlı zaman olduğundan tuzlama için en ideal zamandır. Tuzlaması çok güzel olur.
LÜFER
akdeniz, karadeniz, marmara, hint okyanusu ve atlas okyanusunda sürüler dolaşan lüfer pullu bir göçmen balıktır. Soğuk denizde yaşayanları daha yağlı olduğundan daha da lezzetli olur. Ülkemizde karadenizde ve istanbul boğazı ile marmara denizinde yakalananların tadı muhteşemdir. Daha güney denizlerimize indikçe yavanlaşır ve kendisine mahsus o güzel tat ve kokuyu kaybeder. Eylül ortasından ocak sonuna kadar olan zaman en yağlı ve en lezzetli zamandır. Bu devre içinde ızgarası tavsiye edilir. Çinekopunda ızgarası çok iyi olur, ancak mevsimi lüfere göre kısadır. Kasım sonundan itibaren azalmaya başlar. Diğer zamanlarda büyüklüğüne göre plakisi, buğlaması kağıt kebabı ve tavası olur. Ilkbahara da son derece yağsız olduklarında tava, plaki ve buğlaması tercih edilmelidir. Lüfer büyükğüne göre en çok isim alan balıktır. Lüfer çeşitleri şöyledir.
1- 10 cm ye kadar yaprak
2-11-13 cm arası çinekop
14-16 cm arası kaba çinekop
17-20 cm arası sarı kanat
21-30 cm arası lüfer
31-35 cm arası kaba lüfer
35 cm de n büyük kofana

LEVREK,MİNEKOP,EŞKİNE
12 değişik türden meydana gelen bu familya ılık ve tropik suların sığ kesimlerinde yaşar. Vücutları iğ biçiminde ve yandan hafif basıktır. Pulları oldukça iri olan levreklerin yanları genelde beyaz, alt bölümleri gümüşi, alt yüzgeçi ise sarımsıdır. En irileri bir metreyi geçebilir. Ülkemiz denizlerimizde 20 ila 60 cm arasında olabilirler. Bayağı levrek ve benekli levrek olmak üzere mevcut iki tipi bulunur. Sırtlarındaki çok sayıda benek ile ayrılırlar. Benekli levrek güney ege ve akdenizde bayağı levrek ise bütün denizlerimizde görülür. Karadenizde kötek olarak da bilinen minekopta bu familyanın diğer bir türüdür. Eşkineye çok benzeyen minekoplar 30-80 cm arasında olur. 1 metreden büyük ve 20-25 kg olanlarına da rastlanmıştır. Erişkinler kıyıya yakın kayalık dipleri, yavrular ise akarsu ağızlarını tercih ederler. Parlak mavimsi-gri renkteki vücudu sırtan karına doğru inen sarı menevişli çizgilerle bezenmiştir. Karnı gümüşi beyazdır. Eşkine ise bütün denizlerimizde görülen kıyıya yakın kayalık diplerde yaşayan bir türdür. Ortalama 30 cm ve 600 gr dır. 3-4 kg lik irilerine de rastlanmıştır. Sırtı kamburumsudur ve koyu kahve ile lacivet arası bir renktedir. Karnı ise sarı-beyaz menevişlidir. Başının içinde gözlerinin arkasında herbiri 4-5 gramlık beyaz taş bulunur. Halk arasında bu taşların idrar söktürücü ve böbrek taşı düşürücü olduğuna inanılır. Genelde tek gezen, geceleri avlanan ve oyuklar arasında süzülürcesine dolaşan bu balığın başlıca besini karides ve yavru balıklardır. Yıl boyunca yenen levreğin çok lezzetli eti vardır. En güzel mevsimi kış ayları ve ilkbaharın başıdır. Her türlü yemeği yapılan levreğin buğlaması, fırında kağıt kebabı ve mayonezlisi nefis olur. Levrek özellikle şaraplı ve mayonezli balık yemeklerine çok güzel gider.
TARANÇA, SİNARİT
tarança genellike sinaritlerin irisi için kullanılan bir isimdir. Lagos ve orfozla büyük benzerlik gösterirlerse de ayrı familyalara mensupturlar.
ISTAVRIT
istavrit, marmara ve boğazda balık avlamaya başladıklarında ilk tanıştıkları balıktır. Ağzı öne uzayabilen, dişleri ince, gözleri iri, kuyruğu derin çatallı ve vücudu iğ biçiminde olan göçmen bir balıktır. Marmara, ege ve karadenizde yaşayan yerli türleri de vardır. Marmara da 15-20 cm, egede 30 cm civarında olurlar. Marmarada boyu 10 cm nin altında olan küçük istavritlere kıraça denir. Karadenizin doğusunda istavritler palamut büyüklüğünde 50 cm olurlar. Sarı kuyruk istavrit ve sarı kanat istavrit olarak adlandırılan tipi sularımızda ençok bulunan türdür. Istavritler sonbaharda marmaraya inerler mayıstan itibaren karadenize geri dönmeye başlarlar. Her mevsimde yakalanan istavritin en lezzetli olduğ zaman kasım ile şubat ayları arasıdır. Tavası ve fırnını çok güzel olur.
IZMARIT
Ağzı körüklu gözleri iri, sırt-göğüs ve anus yüzgeçleri ser diken ışınlı bir balıktır. Sularımızda iki türü vardır: menekşe izmarit ve istargilos. Izmaritin erkekleri dişilerinden daha iri olurlar. Dişiler 20 cm civarında olurken erkekler 25 cm ye kadar uzayabilirler. Izmarit midye, deniz solucanı ve balık yumurtaları ile beslenen bir dip balığıdır. Et beyaz ve son derece lezzetlidir. Tavası güzel olur. Sonbahar ve kış aylarında ızgarası da yapılır. Izmaritler ızgara yapılırken ayıklanmaz. Olduğu gibi pirilip bilahare derisi, bağırsakları ve kılçıkları ayılanır. Üzerine limon ve zeytinyağı ile kıyılmış maydonoz eklenerek hazırlanır. Pulları kazındıktan sonra derisi tulum çıkarılarak yapılan tavası da çok güzel olur.
KEFAL:
Yaz aylari disinda lezzetli olan pullu ve gocmen olmayan bir baliktir. Butun denizlerimizde yetisir. Sonbahar, kis ve ilkbaharda cok lezzetlidir.Kefalin bugulamasi ve pilakisi cok guzel olur.Ayrica likorinoz denilen tutsulusu de cok makbuldur.Bir kefal turu olan haskefalin kurutulmus yumurtalari cok aranan bir deniz urunu, bir mezedir.Sarikulak kefalin tavasi ve fileto izgarasida yapilir.Kefal alirken cok dikkat etmek, tercihen ta nidik balikcilardan almak gerekir.Cunku kefal kirli ve bulanik sula ri cok sever ve buralarda digger baliklar yasamazken o yasar.Orne gin izmir korfezinde digger baliklar yasamazken kefal bol miktarda bulunmaktadir.Bu sularda yakalanmis kefal insan sagligi acasindan buyuk tehlike arzeder.
KILIC:
Turkiye mizi cevreleyen sularda cok artik nadir gorulen cok lezzetli bir balik turudur.Akdeniz ve egede yil boyunca karadeniz de ise yalniz yaz aylari gorulur.Kilic gibi ust cenesi, lacivert-siyah sirt rengi ile taninan bu baligin akrabasi mar lin bizim sularimizda bulunmaz.Daha cok atlas okyanusunda Ber muda civarinda bulunan bu balik pisince pembemsi et rengi, kafa dan kuyruga kadar uzanan sirt yuzgeci ve yuvarlak yerine yassi ust cenesiyle kilictan ayrilir.Her mevsimde yenilebilen kılıcın en Laz zatlı zamanı eylül-şubat arasıdır.Bu baligin en guzel defne yapraklı sisi olur.Izgarası ve kağıt kebabıca yapilir.
MEZGIT:
Tavuk baliği olacakta bilinen mezgit butun denizlerimizde bulunmakla beraber en cok karadenizde bulunur. Yaz haric devamli yumurtali durumda dir.Yumurtali tavasi, dometesli sotesi guzel olur.
KIRLANGIC:
Bu tun denizlerimizde bulunan kirlangic ortalama 25-30 cm olup nadi ren 75 cm ye kadar uzayanlarinada rastlanir. Sirt rengi kirmizi pem bekarin ise pembe veya beyazdir.yakin akrabasi olan Oksuz den, bu baligin pembe-gri veya komple gri sirti ve oksuzun ordek kafasi ni andiron agiz yapisi ile ayrilir. Her ikiside lezzetli olup genellikle kirlangic tercih edilir.cok gelismis solungaclari ve girtlak yapisi ne deniyle ugultu, inilti gibi degisik sekilde frekanslarda ses cikarir. Bu ses nedeniyle bircok balikci tarafindan inleyen balik diye adlan dirilir ve ugursuz kabul sayilir.Kirlangic izgaraya ve tavaya uygun degildir.Bugulamasi, ozellikle corbasi cok lezzetli olur.Haslanmis kirlangicin ayiklanmis etleri mayonezli veya zeytin yagli limon si karak soguk olarakta meze olarakta yenebilir.
ISKORPIT, ADA BEYI :
Kirlangictan bahsedilince iskorpit ve adabeyini atlamak ol maz.Her ne kadar ayni familyadan olmamakla beraber etleri ve uy gun olduklari yemekler acisindan cok benzerlik gosterirler.Iskorpit butun denizlerimizde, adabeyi ise ege denizinde bulunur.Iskorpitin sirt dikenleri zehirlidir.bu nedenle balikciya ayiklattirilmalidir.
Mytilus Galloprovincialis(Akdeniz Midyesi):
Ergin boylari yakla sik 10 cm olabilir.Kayalik ve tasliklarin uzerine bissus organiyla ya pisik olarak yasarlar.Genellikle kiyiya yakin sig bolgelerde bulunur lar ve 80 metre derinliklere kadar bulunabilirler.Beslenme ozellikle ri ise, bulun duklari ortamdaki organic maddelerle besnelipherturlu mineral madde leride filter beslek ozellikleri nedeniyle sindirirler. Akintinin guclu oldugu iliman denizlerde genis bir yayilim gosterir ler.Filter beslek ozelliginden dolayi ortamdaki kirlilik etmeni olan herturlu milro duzeyde maddeyide sindirim sistemi ve kassistemi ne edebilecek kapasitededir.Bu ortam kirliligi domestik atiklar (ka nalizasyon atiklari evsel atiklar vs) ve endustriyel (agir metaller, demir, kobalt, bakir vs) Ozellikle midye dolma pisiminde sindirim sistemi ve solungeclari temizlenemeyecegi icinbu sekilde pisirile rek sunulan midyeleri az tuketmek saglik acisindan onemlidir.Pila ki pisirme tekniginde ise solungec ve sindirim sistemleri cikartilabi lir durumda oldugu icin daha saglikli pisirme yontemi olarak kabul edilir.Herseyden once midyelerin cikarilis kaynagi, tarihi, pisirildi gi ortam kesinlikle resmi kayit ile belirtilmis olmasi yada en azin dan tuketicinin bu monuda bilincli olmasi halk sagligi acisindan cok onemlidir.Aksi taktirde kitlesel olumler ile sonuclanana bircok hastaligin(hepatit serileri, agir metal zehirlenmeleri vs) patlak ver mesi gundeme
gelebilir.

 

ein Bild

     

 

      İzmir mutfağı denince çeşit çeşit otlar... Halis zeytinyağı... Anadolu bir ot cennetidir adeta. Hemen her ile özgü değişik otlarla karşılaşırsınız gezdiğinizde. Ancak, Ege Bölgesi kadar zenginlik göstermez hiçbiri de. Sarmaşık, ebegümeci, ısırgan, cibez, stifno, turpotu, ısırgan, kenger, hindibağ, şevket-i bostan, gelincik, labada, kuşotu, sinirotu, helvacık, radika, denizbörülcesi, kuşkonmaz, arapsaçı, su teresi İzmir ve kıyı ..Ege'de en çok tüketilen otlar arasında.

 

    

     Yemeklerin sırrına gelince; otlar mümkün olduğunca az haşlanıp yeşil kalmalı, limon suyu ve sızma asidi 0.5'ten az olan bir zeytinyağı ile tatlandırılmalı. En önemlisi de ılık yenmeli. İzmir mutfağında neredeyse iki bin beş yüz yıldır zeytinyağı kullanılıyor. Bunun en önemli kanıtı, Urla'daki Klazomenai İyon antik kentinde bulunan ve dünyadaki zeytinyağı fabrikalarının en eski örneği olan 'Zeytinyağı İşliği'. İzmir'in akciğeri olarak bilinen bu güzel ilçe zeytinliklerle bezelidir. Giritlilerden İzmir mutfağına giren epeyce yemek var: Kabak, börülce, semizotu, radika ve arapsaçı ile yapılan kipohorta (zeytinyağlı bir yemek); gelincik otu, ısırgan ve tere ile yapılan gelincik böreği, kuzu etli şevket-i bostan dalgan (ısırgan) salatası, Girit pilavı kabak pabucaki zeytinyağlı turpotu Sebze yemeklerinin bir kısmı da ortak. Örneğin kemer patlıcan, ayşekadın fasulye ve enginar yemekleri... Enginardan söz etmişken önemli bir ayrıntıya dikkat çekelim; Selanik ve İzmir'de enginara soğan konmuyor. Priştine'den gelen Arnavut yemeklerinden elbasan tava, arnavut ciğeri, priştine tavası ve kirde kebabı da İzmir mutfağına girmiş yemeklerden. Boşnaklar, Arnavutlar, Levanten ve Yahudilerin de önemli katkıları olmuş yöre mutfağına. Selanikliler İzmir’de özellikle paça-çorba kültürünü yaygınlaştırmış  Her şeyin ince ince doğranması, az suda ve kısık ateşte pişirilmesi. Selaniklilerin İzmir'e taşıdığı diğer yemekler Susamlı kumru, Estafno denilen tatlı, mayalı ekmek, Selânik tatlısı, kanela ve bademden yapılıp sıcak içilen Somata... Yahudi mutfağından diğer örnekler; Pırasa köftesi, Kabaklı fritada (börek), Avas con Espinaka (Ispanaklı kuru fasulye), Ayva peltesi ve Falafel.

    

     Hani şu meşhur İzmir köftesini bilirsiniz. Peki, ya Tire köftesini? Et, tuzla birlikte üç kere çekilir makineden. Parmak kalınlığında uzunca şiş köfteler hazırlanır. İşin sırrı köftenin pişirilmesinde. Bunun için kömür ateşi gerekli ve uzun süre pişmeli köfteler. Sonra birkaç parçaya kesilip sivribiber ve domatesle servis yapılır.

 


ein Bild

 Malzemeler :

500 gr. orta yağlı koyun kıyması
<v:imagedata src="file:///C:DOCUME~1oguzLOCALS~1Tempmsohtml1

 
.......SEVDİKLERİMİN ŞEHİRİ.......
 
 

ein Bild

Online E-Devlet Hizmetleri
Devletim.com
TC Kimlik No
Vergi Kimlik No
ÖSYM Sonuçları
SSK Hizmet Dökümü
İnternet Vergi Dairesi
Motorlu Taşıtlar Vergisi
Telefon Rehberi
Su Fatura Ödeme
Doğalgaz Fatura Ödeme
ÖSYM Sınav Sonuçları
Devletim.com
ÖSYM Sınav Sonuçları
ÖSS Sonuçları
KPSS Sonuçları
KPDS Sonuçları
LES Sonuçları
TUS Sonuçları
ÜDS Sonuçları
ALS Sonuçları
DGS Sonuçları
Diğer Sınav Sonuçları
ÖSYM Sınav Takvimi
 
Bugün 10462 ziyaretçi (14212 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol